Günümüzde damar ve kalp cerrahisinde geliştirilen ameliyatsız tedavi yöntemleri, hastalara daha az riskle, daha kısa sürede ve daha konforlu bir iyileşme süreci sunmaktadır. Geleneksel açık cerrahilere kıyasla çok daha az travmatik olan bu yaklaşımlar, özellikle yaşlı ya da ek hastalıkları olan bireylerde tercih sebebidir. Minimal invaziv damar tedavisi sayesinde hastalar çoğu zaman aynı gün taburcu olabilir, iş ve sosyal yaşamlarına hızlı dönüş yapabilir.
Ameliyatsız / Minimal İnvaziv Tedavi Nedir?
Minimal invaziv tedaviler, cerrahi kesi yerine damar içinden girilerek yapılan girişimsel uygulamaları kapsar. Gelişmiş görüntüleme teknikleri eşliğinde gerçekleştirilen bu işlemler, hem tanı hem de tedavi amacıyla kullanılabilir. Endovasküler cerrahi olarak da bilinen bu yaklaşımda, damar içerisine yerleştirilen kateterler ve stent sistemleriyle hasarlı bölgeler onarılır ya da devre dışı bırakılır. Bu sayede açık cerrahiye ihtiyaç duyulmadan hastalık kontrol altına alınır.
Cerrahiye Alternatif Olarak Hangi Durumlarda Tercih Edilir?
Cerrahi olmayan damar müdahaleleri, özellikle büyük damar hastalıklarında, örneğin aort anevrizmaları veya diseksiyonlarında ön plandadır. Bunun yanı sıra varis tedavisi, kapak cerrahileri sırasında uygulanan safen çıkarımları gibi durumlarda da minimal invaziv teknikler başarıyla kullanılmaktadır. Ayrıca ileri yaş, kalp yetmezliği, diyabet gibi risk faktörleri taşıyan hastalarda açık cerrahi riskli görüldüğünde, ameliyatsız yöntemler hayat kurtarıcı rol oynar.
Op. Dr. Etem Yücekaya’nın Bu Alandaki Deneyimi
Kalp ve damar cerrahisi alanında 10.000’den fazla açık kalp ameliyatına giren ve yüzlerce yüksek riskli vakayı başarıyla yöneten Op. Dr. Etem Yücekaya, minimal invaziv damar tedavileri konusunda da kapsamlı bir deneyime sahiptir. EVAR, TEVAR ve endoskopik safen çıkarımı gibi işlemlerle hastalarına cerrahi konfor ve güveni bir arada sunmaktadır. Her hasta için özel bir değerlendirme yapılarak en uygun yöntem belirlenir.
Avantajlar: Düşük Risk, Hızlı İyileşme, Konfor
Ameliyatsız tedavilerin en büyük avantajları arasında daha az ağrı, daha kısa hastanede kalış süresi ve günlük hayata hızlı dönüş yer alır. Enfeksiyon riski düşüktür, iyileşme süreci genellikle daha rahattır. Ayrıca yaşlı veya ek hastalığı olan bireylerde, genel anesteziye gerek kalmadan uygulanabilmeleri büyük kolaylık sağlar. Bu yönüyle EVAR, TEVAR ve kapalı safen çıkarılması gibi yöntemler, çağdaş damar cerrahisinin önemli bir parçası haline gelmiştir.
EVAR – Endovasküler Aort Anevrizma Onarımı
Günümüzde ameliyatsız aort tedavisi denildiğinde en sık başvurulan yöntemlerden biri EVAR’dır. EVAR, yani EndoVascular Aneurysm Repair, abdominal aort anevrizmalarının damarın içinden girilerek, açık cerrahiye gerek kalmadan tedavi edilmesini sağlar. Bu yöntem, özellikle cerrahi riski yüksek olan hastalarda hayat kurtarıcı bir alternatif olarak öne çıkar.
EVAR Nedir, Hangi Hastalıklar İçin Uygundur?
EVAR, karın bölgesinde yer alan abdominal aortun genişlemesiyle oluşan anevrizmalarda uygulanan bir endovasküler onarım yöntemidir. Kateter yardımıyla kasıktan girilerek, genişlemiş aort segmentinin içerisine stent-greft yerleştirilir. Bu sayede damar duvarındaki basınç azaltılır ve anevrizmanın patlama riski önlenir. EVAR genellikle 5 cm ve üzeri abdominal aort anevrizmalarında önerilir.

Abdominal Aort Anevrizmalarında Kullanımı
Karın içi büyük damarlardan biri olan abdominal aort, zamanla genişleyerek yırtılma riski taşıyan bir anevrizma oluşturabilir. Bu durum genellikle belirti vermez ve rutin kontroller sırasında saptanır. Endovasküler anevrizma onarımı, bu tür sessiz ama riskli lezyonların tedavisinde etkin bir yöntemdir. Ultrason ya da BT anjiyografi ile anevrizmanın yeri ve büyüklüğü belirlendikten sonra EVAR planlanır.
Açık Cerrahi ile Farkları
EVAR, geleneksel açık aort cerrahisine göre çok daha düşük invazivliğe sahiptir. Açık cerrahide karın bölgesine büyük bir kesi yapılması gerekirken, EVAR’da sadece kasık bölgesinden girilerek işlem tamamlanır. Genel anesteziye çoğu zaman gerek kalmaz, işlem süresi daha kısadır ve hastanın iyileşme süreci çok daha hızlıdır. Enfeksiyon ve kanama riski de belirgin şekilde azalır.
İşlem Süreci ve İyileşme Avantajları
EVAR işlemi genellikle 1–2 saat sürer. İşlem sırasında hasta lokal veya spinal anestezi altında olur ve çoğu zaman aynı gün ya da ertesi gün taburcu edilebilir. Yara iyileşmesi hızlıdır, ağrı minimaldir ve hastalar birkaç gün içinde normal yaşantılarına dönebilir. Bu özellikleri sayesinde EVAR, hem minimal invaziv damar tedavisi hem de hasta konforu açısından ideal bir çözümdür.
Endovasküler Cerrahi ile Güvenli Müdahale
Endovasküler cerrahi sayesinde büyük damar hastalıklarında cerrahinin riskleri minimize edilirken, tedavi etkinliği korunur. EVAR, bu dönüşümün en iyi örneklerinden biri olarak, anevrizma tedavisinde güvenli ve modern bir alternatif sunar. Doğru hasta seçimiyle başarı oranları son derece yüksektir.
TEVAR – Torasik Aort Hastalıklarında Girişimsel Çözüm
Torasik aort hastalıklarının tedavisinde son yıllarda öne çıkan minimal invaziv yaklaşımlardan biri olan TEVAR (Thoracic Endovascular Aortic Repair), cerrahi riski yüksek hastalar için önemli bir alternatiftir. Özellikle aort diseksiyonu ve torasik aort anevrizmaları gibi acil ve karmaşık durumlarda, açık cerrahinin yerine geçebilecek bir girişimsel çözüm sunar. Bu yöntem sayesinde hem yaşam kalitesi korunur hem de ölüm riski azaltılır.
TEVAR’ın Tanımı ve Endikasyonları
TEVAR, göğüs bölgesinde yer alan torasik aorttaki yırtık ya da genişlemelerin endovasküler tekniklerle onarılmasını sağlayan bir işlemdir. Kateter yardımıyla kasıktan girilerek, hasarlı damar bölgesine stent greft yerleştirilir ve kan akımı bu yapay damar üzerinden yönlendirilir. Genellikle tip B aort diseksiyonlarında, torasik aort anevrizmalarında ve travmatik aort yırtıklarında uygulanır.
Aort Diseksiyonu ve Torasik Anevrizmalarda Kullanımı
Aort diseksiyonu, damar duvarının yırtılarak iki tabaka arasında kan birikmesine neden olan hayati bir durumdur. Özellikle torasik bölgede geliştiğinde acil müdahale gerektirir. Torasik aort tedavisi kapsamında TEVAR, bu yırtığı kapatmak ve damarı stabilize etmek için tercih edilir. Benzer şekilde, torasik aortta oluşan anevrizmaların patlama riskini ortadan kaldırmak için de etkili bir yöntemdir.
Açık Torakotomiye Alternatif Olarak Avantajları
Torasik bölgedeki damar hastalıklarında geleneksel tedavi yöntemi olan açık torakotomi, büyük bir cerrahi kesi ve uzun bir iyileşme süreci gerektirir. TEVAR ise aynı onarımı, sadece kasık bölgesinden yapılan girişimle sağlar. Genel anestezi gerektirmemesi, ameliyat süresinin kısa olması ve hastanede kalış süresinin azalması, bu yöntemin en büyük avantajlarıdır. Ayrıca, TEVAR sonrası ağrı ve komplikasyon oranı açık cerrahiye göre çok daha düşüktür.
Hangi Hastalar İçin Uygundur?
Endovasküler stent greft uygulaması, özellikle ileri yaştaki, kalp ya da akciğer hastalığı olan, açık cerrahiyi kaldıramayacak risk grubundaki hastalar için uygundur. Aynı zamanda acil diseksiyon vakalarında hızlı müdahale avantajı sağlar. Ancak damarın yapısı, anevrizmanın yeri ve büyüklüğü gibi faktörler mutlaka detaylı değerlendirilmelidir. Uygun hasta seçimi, tedavinin başarısı için kritik önem taşır.
Modern Aort Tedavisinde Güçlü Bir Seçenek
TEVAR, torasik aort hastalıklarının yönetiminde invazivliği azaltan, başarı oranı yüksek ve hasta konforunu ön planda tutan modern bir tedavi yöntemidir. Gelişmiş görüntüleme sistemleri ve deneyimli cerrahların desteğiyle uygulandığında, komplikasyon riski son derece düşüktür. Özellikle yüksek riskli hastalarda hayat kurtarıcı bir çözüm sunar.
Endoskopik Kapalı Safen Çıkarılması – Geleneksel Yöntemlere Modern Alternatif
Kalp damar cerrahisinde sıkça başvurulan işlemlerden biri olan safen veni çıkarımı, özellikle bypass ameliyatlarında greft olarak kullanılmak üzere gerçekleştirilir. Geleneksel yöntemlerde geniş kesilerle yapılan bu işlem, günümüzde endoskopik damar cerrahisi teknikleriyle çok daha konforlu ve estetik hale gelmiştir. Kapalı safen çıkarılması, hem hasta konforunu hem de iyileşme sürecini olumlu yönde etkileyen modern bir yaklaşımdır.
Safen Veni Nedir ve Neden Çıkarılır?
Safen veni, bacağın iç yüzeyinde uzanan ve kalbe yüzeysel toplardamar sistemi üzerinden kan taşıyan büyük bir damardır. Bu damar, bypass ameliyatı gibi kalp cerrahisinde, tıkanmış koroner arterlerin yerine yeni bir damar yolu oluşturmak için kullanılır. Vücuttaki diğer damarlar safen venin yokluğunu kolayca telafi edebilir, bu nedenle çıkarılması güvenlidir.
Endoskopik Yöntemle Damar Çıkarım Süreci
Kapalı safen çıkarılması işlemi, bacağın belirli noktalarından yapılan küçük kesiler aracılığıyla özel endoskopik aletlerle gerçekleştirilir. Kamera yardımıyla damar çevresi net bir şekilde görülür ve damar dikkatlice serbestleştirilir. Açık yöntemle kıyaslandığında çok daha küçük bir doku travması oluşur, bu da işlem sonrası ağrı ve komplikasyon riskini azaltır.
Klasik Safen Çıkarımı ile Farkları
Geleneksel safen çıkarımında bacağın kasık hizasından ayak bileğine kadar uzanan uzun bir kesi yapılır. Bu, hem estetik açıdan rahatsızlık yaratır hem de enfeksiyon, kanama ve yara iyileşmesi sorunlarını artırır. Buna karşılık endoskopik damar cerrahisi ile yapılan çıkarım işlemi sadece birkaç santimetrelik kesilerle tamamlanır. Bu yöntem, özellikle estetik kaygısı olan hastalar için büyük avantaj sağlar.
Daha Az İz, Daha Az Ağrı, Daha Hızlı İyileşme
Minimal invaziv safen çıkarımı sonrası hastalar çok daha az ağrı hisseder, yara izleri minimal olur ve normal hayata dönüş süreci önemli ölçüde kısalır. Bu durum hastaların psikolojik olarak da daha iyi hissetmesini sağlar. Aynı zamanda işlem sonrası enfeksiyon ve doku zedelenmesi gibi komplikasyon riski de düşer.

Günümüz Cerrahisinde Konforun Yeni Tanımı
Kapalı safen çıkarılması, modern damar cerrahisinin geldiği noktayı temsil eder. Geleneksel yöntemlere göre çok daha konforlu, güvenli ve estetik olan bu teknik, hem hastalar hem de cerrahlar tarafından tercih edilen bir standart haline gelmektedir. Özellikle Op. Dr. Etem Yücekaya gibi bu alanda deneyimli cerrahlar tarafından uygulandığında, başarı oranları daha da artmaktadır.
Ameliyatsız Varis Tedavileri – Lazer, Skleroterapi ve Radyo Frekans
Varis tedavisinde cerrahiye gerek kalmadan uygulanan yöntemler, son yıllarda hem hasta konforu hem de başarı oranı açısından büyük ilerleme göstermiştir. Ameliyatsız varis tedavisi kapsamında uygulanan lazer, skleroterapi ve radyo frekans teknikleri; ağrısız, izsiz ve hızlı iyileşme sağlayan seçenekler olarak ön plana çıkar. Bu yöntemler, özellikle yüzeyel ve orta dereceli varislerde oldukça etkilidir.
Minimal İnvaziv Varis Tedavi Yöntemleri
Minimal invaziv tedaviler, dokuya zarar vermeden, lokal anestezi altında uygulanan işlemlerdir. Bu tekniklerde damar içine girilerek ya da cilt üzerinden enerji verilerek, varisli damarlar işlevsiz hale getirilir. Bu sayede kan, sağlıklı damarlar üzerinden yönlendirilir ve şikâyetler ortadan kaldırılır.
Skleroterapi, Lazer ve RF Ablasyon
Skleroterapi, ince bir iğne yardımıyla varisli damarın içine özel bir ilaç enjekte edilerek damar çeperlerinin birbirine yapıştırılması esasına dayanır. Özellikle kılcal ve orta büyüklükteki varisler için idealdir. Lazerle varis tedavisi ise, damar içine uygulanan lazer enerjisi ile damarın kapatılmasını sağlar. RF (radyo frekans) ablasyon yöntemi de benzer şekilde damar içini ısıtarak kapatma prensibiyle çalışır. Bu yöntemler yüksek başarı oranları ve düşük komplikasyon riskleriyle tercih edilmektedir.
Ayaktan Uygulama ve Lokal Anestezi Avantajı
Bu işlemler genellikle klinik ortamda, lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Hastaneye yatış gerekmez ve hasta çoğu zaman işlemden sonra yürüyerek evine dönebilir. İyileşme süreci hızlıdır, dikiş ya da büyük pansuman gerekmez. Ameliyatsız varis tedavisi bu yönüyle günlük yaşamı kesintiye uğratmadan etkili sonuç sunar.
Uygun Hasta Profili
Skleroterapi, lazer ve RF gibi yöntemler, özellikle yüzeyel venöz yetmezlik yaşayan ve cerrahiye uygun olmayan hastalar için uygundur. Hamilelik sonrası oluşan varisler, estetik şikâyetler veya hafif ağrılar gibi durumlarda da tercih edilir. Uygun tedavi yöntemi, hastanın damar haritası çıkarılarak uzman hekim tarafından belirlenmelidir.
Güncel Teknolojilerle Etkili ve Estetik Çözüm
Gelişmiş görüntüleme sistemleri ve modern cihazlarla uygulanan ameliyatsız varis tedavisi yöntemleri, hem estetik kaygıları ortadan kaldırır hem de uzun vadede yaşam kalitesini yükseltir. Tedavi sonrası hasta memnuniyeti oldukça yüksektir ve tekrar riskini azaltmak için düzenli kontroller önerilir.
Kimler İçin Uygundur? – Ameliyatsız Yöntemlerde Hasta Seçimi
Ameliyatsız damar tedavisi seçenekleri, cerrahi risk taşıyan hastalar başta olmak üzere birçok kişi için güvenli ve etkili çözümler sunar. Ancak bu yöntemlerin başarıyla uygulanabilmesi, doğru hasta seçimi ve kişiye özel planlama ile mümkündür. Her hastalık ve bireysel durum farklı olduğundan, değerlendirme süreci multidisipliner yaklaşımla yürütülmelidir.
Genel Değerlendirme ve Tanı Süreci
Ameliyatsız tedavilerde ilk adım detaylı bir fizik muayene ve görüntüleme ile başlar. Doppler ultrasonografi, BT anjiyografi ve MR gibi tanı araçlarıyla damarın yapısı, genişleme oranı veya yetmezlik derecesi belirlenir. Bu veriler doğrultusunda tedavi planı oluşturulur. Tanı süreci, cerrahiye alternatif yöntemler arasında hangi seçeneğin uygun olduğunu belirlemek açısından kritik öneme sahiptir.
Komorbid Hastalıklar ve Risk Durumu
Ameliyatsız tedaviler, özellikle yaşlı hastalar veya ciddi kronik hastalıklara sahip bireyler için büyük avantaj sağlar. Kalp yetmezliği, KOAH, böbrek yetmezliği veya diyabet gibi sistemik hastalıklar, klasik cerrahilerin riskini artırır. Bu tür hastalarda ameliyatsız damar tedavisi sayesinde müdahale riski azaltılır ve iyileşme süreci daha kontrollü yönetilebilir.
Açık Cerrahiye Uygun Olmayan Hasta Grupları
Genel anestezi alamayan, uzun cerrahi süreçleri tolere edemeyecek durumdaki hastalar için minimal invaziv yöntemler en uygun çözümdür. Ayrıca acil müdahale gereken vakalarda ya da ikinci cerrahilerin riskli olduğu durumlarda da bu teknikler öne çıkar. Örneğin EVAR veya TEVAR, açık aort cerrahisinin uygulanamadığı vakalarda hayat kurtarıcı olabilir.
Kişiye Özel Planlama ve Multidisipliner Yaklaşım
Her hastanın damar yapısı, sağlık durumu ve beklentileri farklıdır. Bu nedenle tedavi süreci, kardiyoloji, damar cerrahisi ve anestezi uzmanlarının birlikte çalıştığı bir ekip yaklaşımıyla yürütülmelidir. Kişiye özel planlanan cerrahiye alternatif yöntemler sayesinde hem başarı oranı artar hem de hasta memnuniyeti yükselir.
Doğru Yöntem, Doğru Hasta ile Buluştuğunda Etkilidir
Ameliyatsız yöntemlerin başarısı, doğru hasta seçimiyle doğrudan ilişkilidir. Her teknoloji her hasta için uygun olmayabilir. Bu nedenle detaylı değerlendirme ve uzman görüşüyle oluşturulan tedavi planı, uzun vadeli damar sağlığı ve komplikasyonsuz iyileşme süreci için en sağlam temeli oluşturur.
Ameliyatsız Damar Tedavileri Hakkında Merak Edilenler
Ameliyatsız damar tedavisi ile ilgili süreç, kullanılan yöntemler ve iyileşme dönemi hakkında hastalar tarafından sıkça sorulan bazı sorular vardır. Bu bölümde, özellikle EVAR, TEVAR, kapalı safen çıkarılması ve minimal invaziv varis tedavilerine yönelik en çok merak edilen konuları yanıtlıyoruz.
EVAR işlemi sonrası tekrar anevrizma gelişir mi?
Uygun hasta seçimi ve doğru stent yerleşimi ile EVAR sonrası tekrar anevrizma gelişme riski düşüktür. Ancak işlem sonrası düzenli BT anjiyografi kontrolleri ile stentin pozisyonu ve damar bütünlüğü takip edilmelidir.
Kapalı safen çıkarılması sonrası bacakta iz kalır mı?
Endoskopik yöntemle çıkarım sırasında yalnızca küçük kesiler yapıldığından, klasik cerrahiye kıyasla bacakta belirgin iz kalmaz. Estetik sonuçlar genellikle hastalar için tatmin edicidir.
Ameliyatsız varis tedavisinde ağrı olur mu?
Lokal anestezi ile uygulanan skleroterapi, lazer ve radyo frekans gibi yöntemler genellikle ağrısızdır. İşlem sonrası hafif yanma, morluk veya gerginlik hissi görülebilir, ancak bu şikâyetler kısa sürede geçer.
TEVAR her diseksiyon vakasında uygulanabilir mi?
TEVAR genellikle tip B aort diseksiyonlarında tercih edilir. Tip A diseksiyonlarda açık cerrahi genellikle gereklidir. Her vaka, hastanın damar yapısına ve genel sağlık durumuna göre ayrı değerlendirilmelidir.
Ameliyatsız damar tedavileri kimler için uygun değildir?
Damarda ciddi kireçlenme, uygun olmayan anatomik yapı veya ileri düzeyde bozulmuş damar duvarı olan hastalarda ameliyatsız yöntemler her zaman mümkün olmayabilir. Bu gibi durumlarda açık cerrahi gerekli olabilir.
Randevu ve Bilgilendirme
Ameliyatsız damar tedavisi seçeneklerinden hangisinin sizin için en uygun olduğuna karar verebilmek için uzman bir değerlendirme gereklidir. Muayene ve ileri görüntüleme yöntemleriyle damar yapınız detaylı olarak incelenir; ardından sizin için en güvenli ve etkili tedavi planı belirlenir. Op. Dr. Etem Yücekaya ile yapılacak ilk değerlendirme, hem hastalığınızın evresini belirlemek hem de kişiye özel çözüm sunmak açısından önemlidir.
Muayene, Görüntüleme ve Değerlendirme Süreci
İlk muayenede fiziksel değerlendirme ile birlikte doppler ultrasonografi, BT anjiyografi veya MR gibi görüntüleme teknikleri kullanılarak damar yapınız analiz edilir. Bu veriler ışığında; EVAR, TEVAR, kapalı safen çıkarılması ya da ameliyatsız varis tedavisi gibi yöntemlerden hangisinin size uygun olduğu belirlenir.
Hangi Yöntem Sizin İçin Uygun?
Her hasta farklıdır. Yaş, eşlik eden hastalıklar, damar yapısı ve günlük yaşam ihtiyaçları doğrultusunda en doğru yöntem uzman hekim tarafından seçilir. Op. Dr. Etem Yücekaya’nın deneyimi, vaka çeşitliliği ve hasta merkezli yaklaşımı sayesinde tedavi süreci hem güvenli hem de konforlu bir şekilde planlanır.
İletişim Bilgileri
Adres:
Fevzi Çakmak Mah. Akınsel Sok. No:1
Tepebaşı / Eskişehir
Telefon: 444 2 026
Telefon 2: 0222 211 0 212
WhatsApp: +90 444 20 26
E-Posta: [email protected]
Randevunuzu alın, kalbiniz için ilk adımı atın.
Unutmayın
Minimal risk, maksimum konfor için ilk adımı atın.